Avrupalı küçük donanmaların Karadeniz’deki işbirliği: Alternatif deniz harekatları için bir imkan

Analiz

Rusya’nın 2014 yılında Kırım’ı ilhak etmesinin ardından Karadeniz’deki denizcilik serbestisi sekteye uğradı. Avrupa hem bölgedeki ortaklarına destek olup hem de tansiyonu düşürmeyi nasıl başarabilir?

2014 yılında Rusya Federasyonu’nun Kırım’ı yasa dışı bir şekilde ilhak etmesinden bu yana Karadeniz, gitgide daha tartışmalı, çatışmalı ve zorlayıcı bir denizcilik sahası haline gelmiştir. Şu anda Rusya sadece NATO’yla fiili bir deniz sınırı paylaşmakla kalmıyor, ileride Azak Denizi’nin yanı sıra Karadeniz’i de neredeyse kendi iç suyoluna dönüştürüp burada dizginsiz ve sorgusuz sualsiz bir kontrole sahip olmasından endişe ediliyor.

Rusya’nın Karadeniz’de güç gösterme çabalarına karşılık NATO üyesi ülkeler, bu denizde varlık göstermeye yönelik operasyonlarını kayda değer bir şekilde artırdılar. Bu operasyonlar adlarını ABD’nin seyrüsefer özgürlüğü operasyonlarından (Freedom of Navigation Operations / FONOPS) alıyor. FONOPS, seyrüsefer serbestisi, açık deniz üzerindeki hava sahasında uçma serbestisi ve diğer yasal kullanım haklarının yasadışı bir şekilde engellendiği denizlerde açık deniz serbestisini desteklemek için düzenlenen deniz harekatları (“Annual Freedom of Navigation Report, Fiscal Year 2018,” ABD Savunma Bakanlığı, Kongreye Sunulan Rapor, 31 Aralık 2018). Yani FONOPS deniz varlığına yönelik operasyonların özel ve çok spesifik bir türü. 2019’un ilk altı ayında 6 ABD savaş gemisinin Karadeniz’de yürüttüğü operasyonlar, ABD 6. Filo Komutanı Koramiral Lisa Franchetti’nin tanımıyla ABD’nin “seyrüsefer özgürlüğüne ve Karadeniz’deki NATO müttefikleriyle ortaklarına olan bağlılığını” gösteriyor (Scott Wyland, “USS Porter enters Black Sea as Navy continues to boost patrols in tense region,” Stars and Stripes, 12 Ekim 2019). 2019’da NATO Daimi Deniz Görev Grupları da Karadeniz’de üç devriye görevi yürüttüler; Temmuz ayında gerçekleştirilen 20 günlük görevde Bulgaristan ve Ukrayna’yı ziyaret edip Breeze ve Sea Breeze tatbikatlarına katıldılar (“NATO Ships patrol the Black Sea,” MARCOM Media Centre, 22 Ekim 2019). NATO üyesi ülkelerin yürüttüğü deniz varlığına yönelik bu genel operasyonlar ABD’nin yürüttüğü FONOPS’tan ayrılmaktadır; operasyonların önemli bir öğesi olmasına karşın, seyrüsefer özgürlüğünden ziyade müttefiklere güven verme ve kapasite geliştirme odaklıdırlar.

Teorik olarak, Karadeniz’deki FONOPS ve daha genel kapsamlı deniz varlığı operasyonlarının nispeten faydalı oldukları söylenebilir. Pratikte NATO operasyonları ve özellikle ABD’nin yürüttüğü FONOPS istemeden de olsa olumsuz sonuçlar doğuruyor, öyle ki bir güvenlik ikilemine yol açabilirler: Rusya bu operasyonları kendi çıkarlarına bir tehdit olarak görüyor; agresif söylemini, tavrını ve hareketlerini daha da artırıyor. Bu da halihazırda gergin olan bölgede daha çok güvensizlik yaratıyor. Sorun şu ki, FONOPS doğası gereği hedefe yönelik ve çatışmacıdır. Amaç belli bir ülkeye mesaj iletmektir. Bu yazıda, NATO üyelerine ve ortaklarına güven verme gerekliliği göz önünde bulundurularak, Karadeniz’de FONOPS’a alternatif olup olmadığı incelenecektir.

Bu konuyu incelemek adına yazı üç kısma ayrılmıştır. İlk kısım, Rusya’nın ilhaktan sonraki faaliyetlerinin NATO’nun bölgede yürüttüğü FONOPS’u nasıl gözle görülür biçimde artırdığına bakıyor. İkinci kısımda NATO’nun cevaben gerçekleştirdiği güncel FONOPS ve bunlara karşı oluşan güvenlik dinamiği kısaca ele alınıyor. Üçüncü kısımda ise NATO’nun Karadeniz’de yürüttüğü FONOPS’un alternatifleri tartışılıyor.

1. Rusya’nın Karadeniz’deki Faaliyetleri

NATO’nun Karadeniz’de daha fazla FONOPS yürütmesinin ilk ve en önemli sebebi Rusya’nın bölgedeki askeri üstünlüğünün önemli ölçüde artması ve devamında bölgenin deniz gücü olma konusunda gösterdiği yeterlik ve kararlılıktır (“On Alert, Crimea to get BUK missile systems,” Sputnik International, 27 Şubat 2017; “Russia deploys more surface-to-air missiles in Crimean build-up,” Reuters, 13 Ocak 2018). Ayrıca deniz çatışmaları da önemli ölçüde artmıştır (“Ukraine weekly views reason for Russia’s Azov Sea blockade,” Fokus, Kiev, 3 Ağustos 2018, BBC Monitoring internet sitesinden alıntı). 2018 Kasım ayında Rusya Sahil Güvenliği, Odessa’dan Mariupol Limanı’na doğru yol alan üç Ukrayna donanma gemisine saldırıp el koydu ve 24 denizciyi gözaltına aldı (denizciler yakın bir zamanda bırakıldılar). Bu olay, Rusya’nın Azak Denizi üzerinde kontrol sağlamak için deniz gücünü kullanmaya hazır olduğunu gösteriyor (Olga Rudenko, “Russia’s attack in Black Sea, as it happened (EXPLAINER),” Kyiv Post, 26 Kasım 2018).

2. NATO’nun cevabı

Artan gerginlik karşısında ve NATO müttefikleriyle ortaklarına güven vermek adına NATO üyeleri, Karadeniz’deki FONOPS sayısını artırdılar (“116 nolu Temsilciler Meclisi Kararı,” ABD Kongresi 116. Dönem, Temsilciler Meclisi İlk Oturumu, 8 Şubat 2019).

Ancak Karadeniz’deki NATO FONOPS bazı kısıtlara tabi. Önceki Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko’nun Azak Denizi’nde NATO deniz varlığına yönelik çağrılarına rağmen NATO operasyonlarını bu kapalı denize taşımadı. Yarı kapalı bir iç deniz olan Azak Denizi, 2003 yılında Rusya ve Ukrayna arasında imzalanan bir anlaşmayla yönetiliyor; anlaşmaya göre bir iç suyolu olarak tanımlanan denize iki ülkenin de onayı olmadan yabancı savaş gemilerinin girmeleri yasak. Aynı şekilde boğazların ve su alanlarının kontrolü de Rusya ve Ukrayna’da. Bir NATO FONOPS’u meşru olmayacağı gibi, daha da önemlisi, Moskova tarafından oldukça kışkırtıcı bir hamle olarak görülecektir. NATO üyeleri için operasyonların bir de tatbiki ve stratejik maliyetleri olacaktır: Rusya’nın git gide daha saldırgan bir tutumla, Karadeniz'in uluslararası sularıyla bu bölgelerin üzerindeki hava sahasındaki varlık operasyonlarına katılan NATO gemi ve hava araçlarını engellediği belgelenmiştir (Steven Stashwick, “Russian jet buzzes US surveillance plane over Black Sea,” The Diplomat, 1 Şubat 2018). Bu olaylar istemeden de olsa askeri gerginliğin tırmanmasına yol açabilir. Bu sorun daha da çetrefilleşebilir, çünkü bazen FONOPS’a nispeten düşük profilli ve faydalı bir deniz gücü yöntemi olarak bakılmıyor. Bu da ikinci ve üçüncü derecedeki etkilerin yeterince değerlendirilmemesine ve öngörülmeyen sonuçlar karşısında yeterli stratejilerin geliştirilmemesine sebep olabilir. Aynı zamanda “güven verme” ve “caydırıcılık” gibi sonuçlar doğası gereği zor ölçüldüğü için FONOPS’un faydalarını nesnel biçimde ölçmek zor olmaktadır. Bu durumda, operasyonların güvenliğine yönelik endişeler doğurmasının yanı sıra, NATO FONOPS güvenlikle ilgili istenmeyen olumsuz sonuçlar yaratıp Rusya Federasyonu’yla halihazırda gergin olan durumu daha da kötüleştirir.

3. Karadeniz’de olası alternatif deniz operasyonları?

Güvenlikle ilgili bu zorluklar karşısında Karadeniz’deki FONOPS’un geleceği nasıl olacak? NATO tarafından benimsenen bir yaklaşım operasyon ortamını—denizden havaya—değiştirmek olmuştur. NATO’nun Güney Hava Polisliği misyonu, Karadeniz üzerindeki NATO hava sahasının bütünlüğünü korumanın ne kadar önemli olduğunun kabulüdür (George Allison, “Italian Air Force conducts first NATO intercept in Romania,” UK Defence Journal, 16 Haziran 2019). NATO’nun Romanya’da daha güçlü bir Hava Polisliği oluşturması, ittifakın dayanışmasını ve ortak gücünü göstermekte, deniz FONOPS’unun beraberinde getirdiği tatbiki güvenlik maliyetleri ve riskleri olmadan net ve caydırıcı bir mesaj vermektedir.

FONOPS’lar genellikle açık deniz donanmaları ya da orta ölçekli donanmalar tarafından yürütülmektedir, ancak daha yeni bir yaklaşımla deniz varlığı operasyonlarına küçük donanmalar da dahil edilebilir. Küçük donanmaların dahil edilmesi, hatta küçük Avrupa donanmalarından oluşan ve onların önderliğinde yürütülen bir deniz varlığı operasyonu, denizde gemi bulundurmanın somut faydalarını sağlamanın yanı sıra, şu anda Karadeniz’de var olan tırmanmaya hazır çatışma dinamiğini de rahatlatabilir. Küçük donanmaların kullanılması, NATO üyelerine ve Karadeniz’deki müttefiklere verilen desteğe dair politik bir mesaj içermekle kalmaz aynı zamanda küçük Avrupa donanmaları, özellikle ABD donanmasına kıyasla daha az tehdit edici görüldükleri için gerginliğin tırmanma riskini de azaltabilir. Belçika, Yunanistan, İspanya ve Portekiz örnekler arasında sayılabilir.

Avrupa’daki, özellikle de NATO üyesi olmayan ülkelere ait küçük donanmalarının kullanılması daha az tehditkar bir ortam yaratabilir. Örneğin, İrlanda Donanma Servisi önderliğinde yürütülecek bir varlık operasyonu hem bütün faydaları sağlayacak hem de daha az risk doğuracaktır (Robert McCabe, Deborah Sanders ve Ian Speller (der.) Europe, Small Navies and Maritime Security, Routledge: 2019). Daha tarafsız olarak görülebilecek Avrupa devletlerinin donanmalarının kullanılması Avrupa’nın bu harekat alanına olan bağlılığını gösterecek, Rusya Federasyonu’nun tepkisini çekme riski de daha az olacaktır. NATO üyesi olmayan başka donanmalar da bu rol için uygun olabilir, örneğin Finlandiya ve Malta. Ancak denizel kabiliyetleri çok sınırlı olan Malta Deniz Filosu’nun Karadeniz’de operasyon yapabilmesi için önemli ölçüde desteğe ihtiyacı olacaktır.

“Yerel sorunlara yerel çözümler,” Karadeniz’deki NATO FONOPS’a alternatif bir yaklaşım olabilir. Bu strateji, Karadeniz’deki kıyıdaş ülkeleri denizel alanda daha yakın bir ilişki içinde çalışmaya teşvik edebilir, bu da Rusya’nın 2014’teki ilhakından önce güven inşasında büyük rol oynamış iki önemli denizel güvenlik operasyonunun tekrar etkinleşmesiyle mümkün olabilir. Karadeniz Uyum Harekatı (KUH), Türkiye’nin başlattığı ve kıyıdaş ülkelerin de katıldıkları bölgesel bir deniz güvenliği operasyonu olup Karadeniz’deki terörizme ve asimetrik tehditlere karşı geliştirilmiştir; bu haliyle, deniz varlığı operasyonlarının bir benzeridir. KUH’un tekrar etkinleştirilmesinde ön ayak olması hususunda Türkiye teşvik edilmelidir. Romanya ve Bulgaristan da, NATO üyelerinin Karadeniz’deki iki NATO ortağı ülkeyle olan deniz işbirliğini güçlendirecek olan BLACKSEAFOR’un etkinleştirilmesi için teşvik edilmelidir.

FONOPS’a diğer bir alternatif de, Avrupa devletlerinin Karadeniz’e kıyıdaş ülkelere denizcilik kabiliyetlerini geliştirmeleri için daha fazla destek olmalarıdır. Ukrayna donanmasına verilen destek, Azak Denizi’nde “yerel sorunlara yerel çözümler”in geliştirilebilmesini sağlayan bir araç olabilir. NATO üyeleri Ukrayna donanmasının yeniden inşasına her zaman destek olmuşlardır. 2018 yılının Aralık ayında ABD Dışişleri Bakanlığı, Ukrayna’nın donanma kabiliyetlerinin geliştirilmesi için 10 milyon dolar değerinde yabancı askeri finansman vermiştir. Birleşik Krallık da Ukrayna donanmasını destekleyeceğini ve danışmanlık yapacağını taahhüt etti. Kraliyet Donanması, Kraliyet Deniz Piyadeleri ve Kraliyet Ordusu bünyesinden eğitim ekipleri görevlendirildi (“After calls for Black Sea FONOPS, US to support Ukraine Navy with $10m investment,” Naval Today, 24 Aralık 2018).

Karadeniz deniz ortamını daha geniş ve daha kapsayıcı bir ölçekte düşünmek, daha yenilikçi bir yaklaşım olabilir. Örneğin Gürcistan’da Anaklia Derin Deniz Limanı inşası için Avrupa’nın destek olması. Rusya’nın Kerç Boğazı’nda kendi derin deniz limanını inşa ettiği göz önüne alınırsa, bu destek daha büyük bir önem arz ediyor (Emil Avdaliani, “The US and the Black Sea: A troublesome year ahead,” Modern Diplomacy, 1 Aralık 2019). Şu anda durmuş olan bu projeye yatırım yapılması ve destek verilmesi, Karadeniz’de ticareti teşvik edecek ve en sonunda Rusya’nın hegemonyasını zayıflatacaktır. Ayrıca AB ve önemli üye ülkeler, uzun vadede gerginliği azaltmak için Karadeniz ülkelerinde mavi ekonominin gelişmesini hızlandırabilirler. Ticareti teşvik eden, ortak çevre sorunlarını ele alan ve bölgede turizmi destekleyen bir strateji, farklı ülkelerin, denizden çatışmacı olmayan yollarla faydalanmalarını özendirecektir.

FONOPS’a son bir alternatif de Karadeniz’de çok taraflılık için bir Avrupa deniz ittifakının kurulmasıdır. Karadeniz’de önemli çıkarları olan üç önemli Avrupa devleti, Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya, yakın çalışıp bu konuda ön ayak olmalıdırlar. Bu, ülke donanmalarının bir arada düzenledikleri deniz varlığı operasyonlarını, daha küçük donanmalara ve yukarıda söz edilen bölgesel deniz güvenliği girişimlerine destek verilmesini, hatta ülkelerin denizden çatışmacı olmayan yollarla faydalanmalarını desteklemeyi kapsayabilir. Birleşik Krallık’ın yanı sıra, 2015 yılında Minsk Anlaşması’nı imzalayan ülkeler arasında oldukları için, özellikle Fransa ve Almanya, bölgede barışın desteklenmesinde önemli roller oynayabilirler.

Bu yazıda Karadeniz’deki FONOPS’a bir takım olası alternatiflerin olduğu ve bu alternatiflerin tatbiki ve stratejik güvenlik maliyetlerini azaltabileceği öne sürülmüştür. Tüm bu çözümlerin artıları ve eksileri bir yana, hiçbiri askeri varlık gösterilmesi (“boots on the ground”) kadar etkin değildir; deniz varlığı eninde sonunda harekat alanında gemilerin olmasını gerektirecektir. Hava operasyonları, Ukrayna donanması ve diğer NATO kıyıdaş ülke donanmalarının deniz kapasitesi inşası, gerekli ama yeterli değildir. Yine de yakın zamanda NATO FONOPS’a daha yeni ve yenilikçi bir yaklaşımın ortaya çıkması için bir fırsat ve istek doğabilir. Bunun birkaç sebebi vardır. İlki Başkan Trump’a yönelik azil soruşturması ve 2020 Başkanlık seçimleri dolayısıyla ABD’nin daha çok iç meselelere odaklanacak olmasıdır. Bunun sonucunda Karadeniz, Washington’ın ilgi alanından çıkabilir. Daha kapsayıcı ve daha az tehditkar olarak algılanabilecek Avrupa deniz varlığı operasyonlarını geliştirmek için daha taze bir nefese, daha yenilikçi bir bakışa ortam sağlanabilir. İkincisi, pek çok Batılı başkentte görülen “Ukrayna yorgunluğu”dur. Ancak bu sene başında Cumhurbaşkanı Zelenskiy’nin seçilmesinin ardından bu yorgunluğun etkileri az da olsa hafiflemiştir. Kiev yaygın yolsuzlukla başa çıkmaya, sistematik ekonomik ve siyasi reformlar yapmaya çabalamaktadır. Son olarak, Avrupa içinde de, NATO ve AB’nin Rusya Federasyonu’yla nasıl ve ne derecede ilişkiye geçmesi gerektiğine dair görüş ayrılıkları vardır. Bu ayrılıklar, Avrupa devletlerinin, Rusya’ya uygulanan yaptırımların kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin halihazırda devam eden tartışmalarında açıkça görülmektedir.